Başbakan Ahmet Davutoğlu, Makedonya yolunda uçakta gazetelerin Ankara temsilcilerinin sorularını cevaplandırdı. İşte Davutoğlu’nun, paralel yapıyla mücadele, çözüm süreci ve Meclis Soruşturma Komisyonu’nun çalışmaları gibi konularda sorularımıza verdiği cevaplar:
14 Aralık operasyonu sonrası içeride ve dışarıda çok yoğun propaganda var, ne yapmayı düşünüyorsunuz?
Son yaşanan olaylar birkaç açıdan dikkat çekici. Birincisi 14 Aralık operasyonunu hükümet ile paralel yapı arasında bir ihtilaf gibi -Kılıçdaroğlu’nun ifadesiyle- ‘rövanş’ gibi yansıtma çabası var. Halbuki problem hükümet ile paralel yapı arasında değil. Biz hükümet olarak zaten mücadelemizi sürdüreceğiz. Ama burada problem, paralel yapının organize ettiği iddia edilen bir tuzak neticesinde mağdur edilmiş vatandaşlarımızla paralel yapı arasında. Hatta bir dini cemaatle paralel yapı arasında. Kimsenin bunu saptırmaması lazım. ‘Bu bir insan hakları davasıdır’ dedim. Açıkça bir grup vatandaşımızın hakları ihlal ediliyor, gasp ediliyor. Rövanşmış. Neyin rövanşı? 17 ay haksız yere hapis yatmışlar. Bunun hesabı sorulmayacak mı?
İSTİKAMET SAPTIRIYORLAR
30 civarında vatandaşımız 17 ay haksız bir şekilde hapsediliyor. Gözü görmeyen yaşlı bir kişi terör örgütü lideri olarak yansıtılıyor. Görüşlerini beğenirsiniz-beğenmezsiniz, hayatlarında eline silah almamış bir topluluk fikir hürriyetleri bağlamında hakları gasp edilen bir topluluk... Ne yapmışlar? Fethullah Gülen’in dini anlayışlarına yönelik bir eleştiri getirmişler. Kendisinden farklı düşünen bir topluluğa tahammül edemeyen bir grup var ve o grup öbür toplulukla olan problemini devletin aygıtını kullanarak onu bastırarak çözmeye çalışıyor. Bu kadar ağır bir suç. Şimdi bu ortaya çıkınca basın özgürlüğünün arkasına saklanıyorlar. Bu sefer istikamet saptırıyorlar.
TÜRKİYE’YE KARŞI KAMPANYA BAŞLADI
Bir başka şey daha yapıyorlar, dünyanın her yerinde Türkiye aleyhtarı kampanya başlatıyorlar. Bu operasyon doğrudur-yanlıştır ortaya çıkacak, ama iddia ne? İddia bir grup vatandaşın hakkı gasp edilmiş. Onlar müracaat etmemiş olsaydı 14 Aralık operasyonu yapılmayacaktı. Burada dikkat çeken bir şey, bir kampanya daha var. Sanki hükümet bütün dini cemaatlere karşı tavır alıyor gibi... Halbuki bu son olay kendilerinin, kendisinden farklı düşünen cemaate dahi tahammül edemediklerini ortaya koyuyor. Hasbel kader onların istediği bir düzen kurulmuş olsa, kendisinden farklı her türlü dini düşünceye de tavır alacak, hapse atacak, terör yaftası yapıştıracak. Bütün bunları yapabilecek bir yapıdan bahsediyoruz. Böyle bir yapıya karşı yapılan operasyonun basın hürriyetiyle ne alakası var.
ŞOVA KALKIŞMASAYDIN
Adliyeye götürülen gazetecilere ‘şu makaleniz nedeniyle bir şey yapıyoruz’ denmiyor. ‘Siz bu toplulukla ilgili yürüttüğünüz kampanya nedeniyle bu topluluğu suçlu göstermek suretiyle hak gaspına yol açmışsınız’ deniyor. Burada son derece somut delil var. Seri numaraları belli silahlar oraya konmuş ve yakalanmış. Şimdi tabii mahkeme neticesini bekleyeceğiz. Bu olay bir de ‘medya baskını’ gibi ifade ediliyor. Allah aşkına kimse bir sabah erken vakitte evinden alınıp götürülmedi. Herkes gelsin, ifade versin diye davet edildi. Sen hukuka saygılı normal bir vatandaşın tutumunu sergilemeyeceksin, gidip ifade vermek yerine gazeteye gideceksin kamuoyunu aldatacak şekilde ‘gazetede direniyoruz’ diyeceksin. Neye direniyorsun, işte ifadeyi verdin, tutuksuz yargılanmak üzere serbest kaldın. En başta bunu yapsan da böyle bir şova kalkışmasan ne olurdu?
BİR YERDEN DÜĞMEYE BASILDI
Yani bu şunu da gösteriyor: Düğmeye basılıyor. Ben dışişleri bakanı olduğum dönemde bile acil bir iş için pazar günü bir bakanı ararken elli kere düşünürdüm. Hele Musevi bir kimliği varsa cumartesi de aramam. Buna dikkat edilir. Türkiye’de pazar günü yapılan operasyon hakkında hiçbir bilgi almadan arkasını önünü bilmeden normalde Avrupa’da açıklamalar kolay şekilde çıkmaz, kolektif şekilde çıkar. O gün açıklama yapılıyor. Bir yandan düğmeye basılmış gibi her yandan harekete geçiliyor.
Kavram fetişizmi doğru değil
Önümüzdeki günlerde yerel yönetimlere daha geniş yetki devri gibi adımlar mı göreceğiz?
Aslında biz 2004’te çok geniş bir çalışma yapmıştık. Avrupa Birliği Özerklik Şartı’nın muhtevasına bakıldığında zaten onlardan önemli bir kısmının yerine getirildiğini de görürsünüz. Bir rezervimiz yok, oturur her şeyi konuşuruz. Ama, bunun ülke birliği bütünlüğü ve üniter devlet ilkesi kapsamında ilerlemesi önemli. Yoksa kavram fetişizmi içerisinde kavramlara sembolik anlamlar yüklenerek bir çaba içine girilirse bu doğru değil.
Ağlatan ziyaret
Başbakan Davutoğlu, Makedonya’nın başkenti Üsküp’teki Türk çarşısını ziyaretinde, soydaşların sevinç gözyaşlarıyla karşılandı. Murat Paşa Camii’ni ziyaret eden Davutoğlu, buradaki soydaşlara “Sizin ayağınıza bir diken batsa bizim yüreğimize hançer saplanır. Hiçbir güç İstanbul ile Üsküp’ü birbirinden ayıramaz” sözleriyle hitap etti. Davutoğlu, soydaşlardan, yakınlarına da selam iletmelerini isteyerek, “Üsküplü Ahmet geldi, deyin öyle Konyalı değil, tamam? Selam söyleyin” dedi. Çarşı gezisinde ilginç bir an da yaşandı. 91 yaşındaki Üsküplü Recep Murat, Başbakan Davutoğlu’nu görünce duygulanarak ağlamaya başladı. Davutoğlu, Murat’ın ağlayarak, “Size selam, bütün Türkiye’ye selam, dosta düşmana selam” ifadeler kullanması üzerine, “Türkiye’de düşman yok, herkes dost” karşılığını verdi. Davutoğlu, Üsküp’e bir sonraki gelişinde Recep Murat’a, kendisini evinde ziyaret etme sözünü verdi. Davutoğlu, daha sonra soydaşlarla fotoğraf çektirdi.
Komisyona karışmayız
Üsküp’te 4 eski bakanla ilgili Soruşturma Komisyonu hakkındaki soruları cevaplayan Davutoğlu, “Komisyonun çalışmalarına müdahil olmadık, olmayı da düşünmedik. Bırakalım komisyon görevini yapsın" dedi.
Her eve 1 sözlük 1 meal 1 bayrak
Başbakan Davutoğlu Üsküp'ta Türkçe Bayramı etkinliğine katıldı. İki ülkenin milli marşlarının çalınmasıyla başlayan kutlamalarda, soydaşlara hitap eden Davutoğlu, şunları kaydetti: “Bu topraklarda Türkçe, kültürel zenginliktir ve yaşayacaktır. Arkanızda Türkiye Cumhuriyeti Devleti vardır. Arkadaşıma talimat verdim, Makedonya’da Türkçe konuşulan her haneye bir bayrak, bir Türkçe mealli Kuran-ı Kerim bir de Türkçe sözlük hediye ediyoruz. Takriben 30 bin dediler. Ne kadarsa. Bu al bayrağı vereceğiz ki milli bayramlarda Makedon Bayrağı ile birlikte balkonlarına assınlar. Bunu en kısa sürede yerine getireceğiz.”
Hedef kısa zamanda sonuca ulaşmak
Çözüm süreci kapsamında 2015’te silahların bırakılması sözkonusu olabilir mi?
Bu konularda tarih ve sürecin alacağı aşamalar konusunda teenniyle davranmaya özen gösterdim. Şimdi de bir tarih vermek istemem. Gönül ister ki buna en kısa zaman ulaşalım. Ama daha önce ne zaman böyle bir atmosfer oluşmuşsa bu atmosferi bozmaya yönelik çabalar yoğunlaştı. Onun için çok konuşmak, çok açıklama yapmak, erken beklenti oluşturmak ve beklenti çıtasını yükseltmek yerine bir an önce netice almak ve bu neticeyi günlük hayatta somut bir şekilde göstermek önemli.
‘Yargı dokunan yanıyor’ mu deseydi
Bir 'ifade özgürlüğü paketi' sözkonusu olacak mı?
Türkiye’de ifadesi nedeniyle soruşturma altında olan herhangi bir kimse yok. Türkiye’de her gün herkes her türlü yayını yapıyor. Hangisine sınırlama getirilmiş? Kimin sözüne engel olunmuş? Dünyanın her yerinde bunu açık yüreklilikle savunuruz. Ama şu da bilinmeli ki çok geniş bir kara propaganda kuşatması altındayız. Bu kara propaganda faaliyetinin arkasındaki unsurları biliyoruz, bu olay bunu açık şekilde ortaya çıkardı. Yargı ne yapsaydı yani? ‘17 ay usûlsüzce hapis yattım’ diyen mağdur vatandaşlara, “Kusura bakma başkası olsa soruştururdum ama bu olaylara sebebiyet veren topluluğa dokunanın canı yanıyor, dünya ayağa kalkıyor. Senin hakkını korumak için bir şey yapamam” mı diyecekti? Böyle bir mantık olur mu?
Herkes bir empati yapsın. Bir gün bulunduğu derneğe silah konuyor, hiç işlemediği suç sebebiyle alınıp götürülüyor. Onu bir düşünsün. O zaman bu ülkede hukuk güvenliği kalır mı? Farklı bir sonuç çıkarsa ona da saygı gösteririz ama yargı bunu takip etmek zorunda. Yapmazsa suç işlemiş olur. Şikayette bulunmuş vatandaşlar ikinci sınıf vatandaş değil. Bu konuda yargıya saygı göstermek gerekir.
Ekrem Dumanlı ‘iki makale-bir haberden sorgulandım’ dedi...
Bildiğimiz kadarıyla onlar bu gruba yönelik operasyonla ilgili mizansenin parçası. Bir yerden ‘bunları şöyle tanıtın’ deniyor, orada bir ayarlama, mizansen var. Bu mizansende fikir hürriyetinin ötesine giden bir durum var. Orada öyle bir şey yoksa o da ortaya çıkar.
Twitter'da Fuat Avni hesabına yönelik bir çalışma var mı?
Bu ismin arkasında hangi gerçek şahıslar var, araştırılıyor. Muhtemelen bir isim altında tek bir kişi. Ve elde edilen bilgilerle yönlendirmeler anonim bir şekilde yapılıyor. Önemli olan, o kimlik arkasında kimlerin nasıl bir tezgah içinde oldukları.