BRÜKSEL– Güven Özalp
Terör örgütü Irak Şam İslam Devleti’nin (IŞİD), Irak’taki ilerleyişini durdurmak için Suriye krizindekinden daha hızlı hareket eden ve askeri opsiyon kartına destek veren Avrupa ülkeleri tetiğe basma konusunda ise çekincelerini koruyor.
ABD’nin bölgedeki hava kuvvetleri unsurlarını devreye sokup IŞİD’e yönelik olarak nokta atışlı operasyonlar düzenlemesine rağmen “soruna mutlaka ve acilen çözüm bulunması gereği üzerinde duran” Avrupa ülkeleri arasında şu aşamada Amerikan tarzı bir müdahaleye dahil olmaya sıcak bakan yok.
IŞİD’e karşı Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin genel hatlarıyla birbiriyle uyumlu ancak detaylarda farklılaşan bir yaklaşım izlediği görülüyor. Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’ne (IKBY) askeri destek verilmesine ilk yeşil ışık yakan ve bunu koşullara bağlamayan Fransa, sofistike silah sistemleri ve askeri malzeme gönderilmesi politikasını AB’nin ortak tutumunu beklemeksizin hayata geçirirken Birlik içindeki her ülkenin aynı düzeyde istekle hareket ettiğini söylemek mümkün değil.
Özellikle Almanya’nın bu konudaki çekinceleri sürüyor. Çatışma alanlarına silah göndermeme politikası izleyen Almanya, bu çizgiyi IŞİD için de henüz bozmuş değil. AB dışişleri bakanlarının geçen hafta yapılan toplantıda aldıkları Kürtlere silah sağlamaya destek veren kararda, “üye ülkelerin imkanları ve ulusal yasaları çerçevesinde hareket edecekleri” vurgusuna yer verilmesi Almanya gibi çekincesi olan ülkelerin talebi üzerine gerçekleşti.
Alman Savunma Bakanı Ursula von der Leyen’in açıklamaları dikkate alınırsa Almanya’nın katkısının zırhlı araç, mayın tespit edici, kurşun geçirmez yelek, insani yardım amaçlı nakliye uçağı gibi unsurlarla sınırlı kalması öngörülüyor.
IŞİD’e karşı mücadelenin Avrupa’daki öncü ülkelerinden İngiltere ise Doğu Avrupa ülkelerinden sağlanan “Sovyet tipi silah ve cephaneyi” Kürtlere taşıyor. Sahaya askeri güç gönderme ya da hava operasyonu düzenleme opsiyonuna sıcak bakmayan İngiltere, Chinook ağır nakliye helikopterlerini bölgeye sevk ederken Tornado savaş uçakları da istihbarat uçuşları yaparak IŞİD’in hareketlerini Erbil’e iletiyor.
İtalya, Çek Cumhuriyeti ve Hollanda gibi ülkelerin doğrudan katkıya yönelik değerlendirmesi ise sürüyor.
Suriye’den çıkan ders
Diplomatik kaynaklar, IŞİD’in uyguladığı şiddetin yüksek dozda olması ve ilerleme hızının, Avrupa ülkelerinin karar alma ve harekete geçme süreçlerine hızlandırıcı etki yaptığını belirtiyor.
Aynı kaynaklara göre, geçmişte Suriye’de yaşanan krize tepki vermekte geç kalındığı ve çekingen davranıldığı yönündeki eleştirilerin yarattığı baskı da IŞİD’e karşı yaklaşımı değiştiren etki yarattı.
“Terörist devlet” endişesi
AB yetkilileri, IŞİD’in daha fazla güçlenerek şimdikinden daha farklı bir yapıya bürünmesinden ve terörist bir grup olmanın ötesine geçen karmaşık bir boyut kazanmasından endişe ettiklerini gizlemiyor.
İngiltere Başbakanı David Cameron’ın, geçtiğimiz günlerde bir gazeteye yazdığı makalede, "IŞİD’in başarılı olması halinde Akdeniz kıyısında, bir NATO üyesine komşu terörist devletle karşı karşıya kalınacağı" yönündeki tespiti de AB içinde genel kabul gören bir içeriğe sahip.
IŞİD’e karşı izlenen politikanın gelişimini, İngiltere Savunma Bakanı Michael Fallon’un “insani krize son verme girişimi terörle mücadele boyutuna geçti” sözleriyle özetlemek mümkün.
Bunun ardında ise IŞİD’in şimdi durdurulamaması halinde daha da büyüyerek “somut iç tehdit” haline gelmesinden duyulan endişe yatıyor.
İngiliz makamlarının IŞİD bayraklarıyla dolaşanların ya da militan toplamaya çalışanların tutuklanacağını açıklamaları, tehdit algısının giderek güçlenmeye başladığını gösteren bir niteliğe sahip.
Bölgesel destek arayışı
Mümkün olan en fazla sayıda devletin IŞİD’e karşı hareket etmesi gerektiğini düşünen AB, yaşananların Batı ile IŞİD arasında bir mücadele değil bölge ülkeleriyle IŞİD arasında bir mücadele olarak algılanmasına önem veriyor.
AB Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton’a yakın çalışan üst düzey bir AB yetkilisi, “Bu nedenle bu fenomene karşı bölge ülkeleriyle görüşmeye, ortak bir pozisyon ve tavra sahip olmamıza ihtiyaç var” dedi.
Avrupa'da, artan tehdit nedeni ile bölge ülkeleriyle çalışmanın önemi daha sık vurgulanmaya başlandı. “Ortak tehdide karşı konuşulması gereken ülkeler” ise İran, Suudi Arabistan, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır ve Türkiye olarak görülüyor.