Memur-Sen tarafından düzenlenen Yeniden Büyük Türkiye Sempozyumu’nda konuşan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, paralel yapıya yönelik sert eleştirilerde bulundu. Erdoğan, özetle şunları söyledi:
Yüzyıl önce geldiler cihan devletini yıktılar. Yüzyıl önce bu millet Sarıkamış’ta, Çanakkale’de, Sakarya’da direndi. Silahla indirilemeyen sancağımıza çok acımasız suikastler düzenlendi. Milletin öz değerlerine saldırıldı. İşte böyle zor zamanlarda dahi hak davasının sancağı, hak mücadelesinin sancağı yere düşmedi, yere düşürülmedi.
BU SEVDA HİÇ KAYBOLMADI
Yeniden büyük Türkiye sevdası hiçbir zaman kaybolup gitmedi. Yeniden büyük Türkiye Gazi Mustafa Kemal’in, Adnan Menderes’in, Turgut Özal’ın, Necmettin Erbakan’ın hayaliydi. İşte o mücadele bugün artık meyvelerini veriyor. O sancak bugün daha yüksek burçlarda dalgalanıyor. İnançların, değerlerin, dillerin üzerindeki baskılar tek tek kaldırılmıştır. Yeniden büyük Türkiye mazlumun sesi, mazlumun umudu olmuştur.
REHAVETE KAPILMAK YOK
Millet, 100 yıldır yeni Türkiye için, yeniden büyük Türkiye için mücadele verirken birileri de boş durmadı ve eski Türkiye’yi geri getirmek için mücadele etti. Millet, ‘Yeni Türkiye’ dedikçe milletten hazzetmeyenler, eski Türkiye’de ısrar etmiştir. Sanmayın ki bu ısrarlarından vazgeçtiler. Eğer bir an bile rehavete kapılırsak, pusuda bekleyen eski Türkiye sevdalıları istiklalimizi ve istikbalimizi esir almaktan asla çekinmeyecektir. Okçular tepesini terk edip ganimet peşinde koşanlar, ülkenin ve milletin yeşeren umutlarına haksızlık ederler.
AHLAKTAN YOKSUNLAR
İnlerine girilince, hesap sorulmaya başlanınca, kirli işleri ve ilişkileri ortaya dökülünce feryat figan ortalığı gürültüye vermeye başladılar. En iyi yaptıkları işi yapıyorlar. Bu konuda çok başarılılar. Gidiyor, ağlama duvarlarında mazlum ve mağdur edasıyla gözyaşı döküyorlar. Onların da bir ağlama duvarı var biliyorsunuz. Türkiye’de gazetecilerin tutuklandığını, basının susturulduğunu iddia edecek kadar bunu da dünyaya ağlayarak şikayet edecek kadar ilkesizler, pervasızlar ve maalesef ahlaktan yoksunlar.
İFTİRALARIN SÖZCÜLÜĞÜNÜ YAPIYORLAR
Uluslararası medyadan da bazıları bunlara inanarak Türkiye aleyhine kampanyalar yapıyor. Aynı şekilde AB’nin bazı yetkilileri de bu tuzağa düştü. Araştırmadan, öğrenmeden ya da art niyet içinde bu iftiraların sözcülüğünü yapıyorlar. Dünyanın hiçbir yerinde medya Türkiye’deki kadar serbest değildir. Türkiye’de medya o kadar serbesttir ki demokratik ülkelerde dahi asla müsaade edilmeyen hakareti, iftirayı, karalamayı, ırkçılığı ve nefret suçlarını her gün işleyebilmektedir. Bunu şahsımda yaşıyorum. Kusura bakmasınlar. Ailemle yaşıyorum ve onlara yapılan hakareti dünyanın hiçbir yerinde yapamazsınız. Ve bu hakaretin de yerden tavana sınırı yok, o denli hakaretler. İnanın ABD’de bunu yapamazlar. Bu manşetleri AB içinde atamazlar.
ÖNCE AYNAYA BAKSINLAR
Avrupalı yetkililer, sanki kendi ülkelerinde böyle şeyler yokmuş gibi, olmuyormuş gibi Türkiye’yi itham ediyor. Önce aynaya bakmaları lazım. Önce kendi ellerine, kendi yüzlerine bulaşan gazeteci kanlarını temizleyeceklerdir. Önce kendi özeleştirilerini yapacaklardır. Bunu yapmadıkları sürece manşetleriyle, raporlarıyla, açıklamalarıyla sadece ve sadece kendi itibarlarına zarar verirler. Avrupa bizi eleştireceğine gitsin içindeki faili meçhul cinayetleri aydınlatsın. Biz daha ileri standartlara koşarken Avrupa geriye doğru gittiğini lütfen bir zahmet görsün, kabul etsin ve tedbirlerini alsın.
Arkadan hançerleyen o alçağı affedemiyorum
Erdoğan, “İşte gördünüz. Saldırının, ihanetin nereden geleceğini kestiremezsiniz. Sizi sırtınızdan kimin hançerleyeceğini göremezsiniz. Yiğit ne diyor, ‘Karşımdan gelerek beni vursa gam yemeyeceğim ve ona diyeceğim ki erkekçe geldi beni öldürdü. Ama arkadan hançerleyerek vurduğu zaman işte o alçağı hazmedemiyorum’ diyor. Siz, dost zannedersiniz ama dost bildiğinizin iradesini, idrakini, inancını, vatanını ve milletini karanlık odaklara pazarladığını fark edemeyebilirsiniz. Açık konuşayım. Özeleştiri... Biz de bu konuda maalesef yanıldık, yanıltıldık ve şu anda biraz da daha erken netice alabilecekken gecikmesinin sebebi bu olmuştur” dedi. Ulusal güvenliği tehdit edenlere karşı, birlikte mücadele verdiklerini belirten Erdoğan, “30 Mart’ta, 10 Ağustos’ta bu mücadeleyi başarıyla birlikte verdik. ‘Dönemin başbakanı’ diye fezleke hazırlayanlar şu anda dönemin haşhaşileri oldu. Çok daha ilginç, şu anda hala beddua seansları düzenliyorlar. Ve bu beddua seanslarında akla hayale gelmez sıfatlar yakıştırmaya çalışıyorlar. 40 yılın tezgahını, tuzağını bir yılda silip süpürmek mümkün değil, sabırla ama kararlılıkla bu işin üzerine gidiyoruz, gideceğiz” diye konuştu.
Oyunu farkettiniz
Erdoğan, Memur-Sen’e “ihaneti gördüğü ve karşı durduğu için” teşekkür ederek, şunları kaydetti: “İstiklaline ve istikbaline yönelen saldırıyı görüp milli iradeye sahip çıktığı, aramıza sızan hainleri fark ettiği için, o hainler ile mücadelemizde yanımızda olduğu için teşekkür ediyorum. Sancağı düşürmediğiniz için, hak mücadelesinden taviz vermediğiniz için, şahsım, ülkem ve milletim adına sizlere teşekkür ediyorum. Siz, oyunu fark ettiniz. Aziz milletimizle birlikte o tuzağı bozdunuz, o senaryoları yırtıp attınız."
Konuşmasının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu tarafından sedef işlemeli kutulu rahle ile Kaşgarlı Mahmut’un Divan-ı Lügati’t-Türk isimli eseri hediye edildi. Erdoğan, hediyeyi alırken, “Bugünlerde dil gündemde. Divan-ı Lügati’t-Türk’ü hediye ettiler” dedi.